9 Şubat 2016 Salı

Bölük Pörçük

Bu pazar size dopdolu yazamayacağım. Her şey bölük pörçük. Klavyemdeki tuşlara rastgele basacağım. Yüreğimden aklımdan nasıl ne geçiyorsa öyle yazacağım. Mesai saatim bitmek üzere mesai saatim "sabah 9 akşam 6" bitmeden pazartesi salıya evrilmeden bu yazımı bitireceğim.

 Kendime söz vermiştim her pazar yazacağım diye. Ve yazıyorum şimdi. Saatim 17.16'yı gösteriyor.
Yazmak nasıl bi duygu tarif edilemez çoğu zaman. 'Kalem kağıdı dansa kaldırıyor'. Ya da klavye bigisayarı.  Uzaklarda çok uzak olmayan uzaklarda bi Sezen Aksu türküsü çalıyor. Git git diyor. Ve 3 saniye sonra acı bi hasretle 'git-me ne olur'diyor. Gidip gitmemekde tereddüt ediyorum. Sanki sevgilin ile ayrılmışsın. Seni yanından kovuyor git diyor. Ve arkana bakınca gözleri yalvarırca gitme diyor. Böyle gel-gitler içersindeyim. İnternet haberlerinden bi arkadaş baklava istediğini söylüyor. Serhan elinde çubuk kraker yiyor. Mehmet ise gülerek cevap veriyor. Ve o ara manşete "BUNLARA İNANAMAYACAKSINIZ" O İLDE ÖYLE BİR ŞEY OLDU Kİ" başlıklı haberi manşete taşıyor. Spor servisinde Bursasporun galibiyet sevinci yükseliyor. Yazılı haberlerde klavye tıkırtıları kalın camlara çarpıp Zafer abinin ekonomi haberlerinde son buluyor Arka masamda Erhan abi muhabirleri arıyor. Fotoğraf da çekin diye uyarıda bulunuyor.  Hacı abi telefonda fırça kayıyor. Önümdeki masada İlhan nerde benim "püskevitim" diyor. Ben yazıdan başımı kaldırıp haberlere bakıyorum. Bi abone haberi geçiyorum bir de kaza haberi. Kazada yine insanlar ölmüş. Balıkesirde tekne batmış. Haberler böyle sürüp gidiyor. Üzülmekden farklı bi duygu içerimi kaplıyor.

Ne çok ölüyoruz değil mi. Denizde boğularak ölüyoruz. İnşaatta çalışırken ölüyoruz. Kaza yapıyor ölüyoruz. Susuyoruz yine ölüyoruz.  Bu dünyada ölmek UCUZ yaşamak PAHALI. Oysa tam tersi olmalı.
Erhan abi muhabiri arıyor tekrardan nerde kaldı bu fotoğraflar diyor.

Yazımı tamamlayamadım. Saat 17.45 bilgisayarı kapattım. Şimdi ingilizce kursuna gidiyorum.  Gelen 8. metrobüse zor bela biniyorum.  Metrobüs yine ana baba günü tıkış tıkışız. İstikamet Avcılardaki ingilizce kursu. Metrobüsteki insanlar yorgun bakışları ile karşılıyorlar beni. Boş yer olsa buyur gel otur diyecek halleri yok. Onlar sabahın 6'sında sıcacık yataklarından çıkmışlar. Onlar yorgun Metrobüstideki yansımaları yorgun.
Sanki günlük yazıyormuşum gibi bi his var.
Saat 18.45 ingilizce kursuma vardım. Daha arkadaşlar gelmemiş bekliyorum. Arkadaşlar birer birer geliyor.
Hepsi sıra ile
Hi
How are you Michael?
Demiyorlar tabi.
Ne yapıyorsun diyorlar. Hoca geliyor. Bilmem hangi Simple pas tense mi idi present tense idi onu anlatıyor.

İngiliççe anlatmasa belki anlayacağım. Ama ingiliççe bölük pörçük yazdıklarım gibi anlamıyorum çoğu zaman. İlk okuldan beri ingilizce görüyoruz. Cem Yılmaz'ın dediği gibi "Derdimizi anlatacak kadar" dahi bilmiyoruz. Derdimiz ne?  İngilizce öğrenmek. Ama öğrenemiyoruz. Bizim orda bi tatlıcı abi demişti. Bu ülke eğitim ve sağlık konusunu hiç halledemedi. Adam haklı beyler dağılın.

Saat 23.32 Oğuz'la beraber telsiz dinliyorum. Gerçi ben anlamıyorum. Sesler çok boğuk geliyor. Karar aldım boş zamanlarda yani izin günlerimde gönüllü olarak dışarı muhabirliğe çıkacağım diye. Ki çıktım da. Şu an saat: 00.25 Şu an bunları İstanbul surlarının dibinden yazıyorum. Kulağıma top sesleri geliyor. Sanki İstanbul'un fethini yaşıyorum..

Telsizden sesler yükseliyor sanki ağzında çakıl taşı varmış gibi boğuk konuşuyorlar. Zamanla alışacağım anlayacağım boğuk sesleri. 750 anonsu yapıldı. Nedir ben de bilmiyorum. Olay var gidiyoruz. Beni hala okuyan varsa onları tebrik etmek istiyorum. Bana nokta diye mesaj atsın ya da yorum yapsın. Saat: 03.00 Eyüp'de dernek taranmış. Hastane önünde beklemedeyiz. Görüntü, fotoğraf çektimiyorlar.  Geçen haftaki olaya gitti kafam. Saat ilerledi. Sıcak yatağınızda akıllı telefondan takılıyorsunuz. Saat: 01.02 benim blog yazımı görüyorsunuz. Bakalım ne yazmış diye tıklıyorsunuz. Ve hala okuyorsunuz. Sizi sevoma diyom. Bi sonraki pazar blog yazısında görüşmek üzere.

Saat: 01.33
Haydi wifinizi mobil verinizi kapatın  yatın. Yarın iş okul var.
Renkli rüyalar

Mikail Eren

İstanbul/Aksaray/Surların dibi

09/02/2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder